Pelin Kanten Hakkında Ortaya Çıkan Belgeler Ortalığı Ayağa Kaldırdı
ÇOMÜ’de “sürgün edildim” söylemleriyle kamuoyunda üniversite yönetimini hedef haline getiren paylaşımlarda bulunan Pelin Kanten’in akademik geçmişine dair çarpıcı gerçekler gün yüzüne çıktı. Kanten’in Doktora danışmanı ve Jüri Başkanının feto yöneticisi olmaktan 27 yıl dokuz ay hapis cezası alan ,Türkiye’deki kumpas kaset skandallarının ana merkezi olan dönemin Süleyman Demirel Üniversitesi rektörü Hasan İbicioğlu olduğu ortaya çıktı.
Çanakkale Onsekiz Mart ve Namık Kemal Üniversitelerinden sonra Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak göreve başlayan Kanten, burada akademik kariyerini sürdürürken aynı zamanda Süleyman Demirel Üniversitesi’nde doktora eğitimine başladı. Aynı süreçte Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin, Süleyman Demirel Üniversitesi’nden ayrılarak kurulan bir üniversite olması nedeniyle, iki kurum arasındaki güçlü idari ve akademik bağlar bu sürecin perde arkasını daha da anlamlı hale getiriyor.
———————-
Süleyman Demirel Üniversitesi ve Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde görev yapmış akademisyenlerden tarafımıza ulaşan resmi belgeler, arşiv kayıtları ve doğrudan görüşülen tanık anlatımları, Kanten’in geçmişte yürüttüğü ilişkiler, rekor hızda ünvan alması ve kariyerinde önü açılan “ayrıcalıklı isim” olma sürecine dair dikkat çekici ayrıntılar içeriyor. Akademik çevreler, Kanten’in bugün sergilediği “itibar suikastı mağduriyeti” söylemlerinin, geçmişte FETÖ’nün üniversitelerde uyguladığı kirli taktiklerle birebir örtüştüğünü değerlendiriyor.
Sağcısına, Solcusuna Engel Çıkartan FETÖ; Kanten’in Önünü Neden Açtı?
FETÖ’nün en sert tasfiye döneminde binlerce akademisyenin önü kesilirken, Kanten’in rekor hızda unvan almasının perde arkasındaki isimler dikkat çekiyor.
Pelin Kanten’in Şaibeli Akademik Yükselişi: FETÖ’nün Akademi Taktiklerinin Birebir Yansıması
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde dil puanı yetersiz olduğu gerekçesiyle merkezdeki İşletme Anabilim Dalı’ndan Biga’ya geçici görevlendirilen Pelin Kanten’in akademik yükseliş süreci, FETÖ’nün üniversitelerde kurduğu kirli düzeni hatırlatan çarpıcı detaylarla dolu.
Edinilen belgelere göre, 28 Eylül 2009 tarihinde Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak göreve başlayan Kanten, aynı yılın Eylül ayında Süleyman Demirel Üniversitesi’nde doktora programına başladı. Normalde asgari 4 yıl (8 yarıyıl), azami ise 6 yıl (12 yarıyıl) süren doktora süreci; ders dönemi, yeterlik sınavı, tez önerisi, ara raporlar ve tez savunması gibi aşamalardan oluşmasına rağmen Kanten için yalnızca 3 yılda tamamlandı. 26 Kasım 2012 tarihinde ise doktora tezi kabul edildi.
FETÖ’nün Kalesi SDÜ ve Şaibeli Jüri
Bu olağanüstü hızlı süreç, o dönem kamuoyunda FETÖ’nün kalesi olarak bilinen Süleyman Demirel Üniversitesi’nde yaşandı.
Kanten’in doktora tez danışmanı ve aynı zamanda jüri başkanı, dönemin SDÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan İbicioğlu idi. İbicioğlu, daha sonra FETÖ/PDY silahlı terör örgütü yöneticiliği suçundan 27 yıl 9 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Tez jürisinde yer alan diğer isimlerden Uysal Kerman ise FETÖ iltisakı nedeniyle görevinden ihraç edildi.
Aynı dönemde birlikte çalıştığı bazı akademisyenler, Kanten’in Hasan İbicioğlu’nun “sağ kollarından” biri olduğunu ve yönetici asistanı olarak görev yaptığını ileri sürüyor.
Rekor Hızda Kadro Ataması
Kanten’in doktora tezi 26 Kasım 2012’de kabul edildikten yalnızca bir ay sonra, 4 Ocak 2013 tarihinde “Doktor Öğretim Üyesi” kadrosuna atandı.
Oysa o dönemde Türkiye’de binlerce akademisyen bu kadrolar için yıllarca beklemek zorunda kalıyor, FETÖ bağlantısı olmayanlar ise sistematik biçimde engelleniyordu.
ÇOMÜ’ye Geçiş ve Kritik Görevler
Kanten, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişiminden yaklaşık 6 ay önce, 27 Ocak 2016 tarihinde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ne geçti.
O Dönemde Akademide FETÖ Sistemi Nasıl İşliyordu?
Resmi belgelerde yer alan tanık ifadelerine göre FETÖ’nün üniversitelerdeki akademik kadrolaşma sistemi şu şekilde işliyordu:
•ALES ve YDS soruları örgüt mensuplarına önceden veriliyor, yüksek puanlar garanti ediliyordu.
•Rektörler, kişiye özel ilanlarla örgüt kadrolarına yol açıyordu.
•Tezler, örgüt ekibi tarafından hazırlanıyor, jüriler tamamen FETÖ iltisaklı kişilerden oluşturuluyordu.
•Doktorası bitenler için özel kadro ilanları açılıyor, atamalar rekor hızda yapılıyordu.
•Yayınlar, “atıf çetesi” taktiğiyle şişirilerek kısa sürede doçentlik ve profesörlük unvanları sağlanıyordu.
Normal bir akademisyenin 10 yılda yapabileceği yayın ve yükselmeler, FETÖ’nün “torpilli” isimlerine 2-3 yılda sağlanıyordu.
Neden Hiç Engel Çıkmadı?
O dönemde FETÖ; sağcısından solcusuna, Atatürkçüsünden milliyetçisine, muhafazakârına kadar kendinden olmayan akademisyenlere asla fırsat tanımazken, Pelin Kanten’in bu hızlı ve engelsiz yükselişi dikkat çekiyor.
Normalde 5–6 yılda bitirilen doktora sürecinin 3 yılda tamamlanması, ardından yalnızca bir ayda kadroya atanması, “Bu süreçte kimler yol açtı, kimler koruma sağladı?” sorusunu güçlendiriyor.
Kamuoyunun Cevap Beklediği Sorular
•FETÖ’nün en sert cadı avı döneminde, kendisinden olmayan akademisyenlere nefes aldırılmazken Pelin Kanten’in önü nasıl bu kadar kolay açıldı?
•Hasan İbicioğlu ve FETÖ’den ihraç jüri üyeleri ile kurulan bu sistem, Kanten’in akademik kariyerini nasıl bu kadar hızlandırdı?
•Bu yükseliş, örgütün bilinen akademi taktiklerinin birebir uygulanması değilse nedir?
Özetle
Rekor hızda kadro, FETÖ iltisaklı jüri ve tartışmalı atamalar…
Akademik kariyer basamaklarını 10 yılda tırmananlar, mobbing ve baskılarla kariyerlerinden vazgeçmek zorunda kalırken, Kanten’e neden kırmızı halı serildi?
Gerçeklerin Kaçışı Yok: Üniversitelerdeki İhanet Ağı Çözülecek.. Akademide ki FETÖ Düzeni Hesap Verecek
Bu, yıllarca üniversitelerde sinsice kurulan, örgütlü ve planlı bir düzenin ta kendisi. Yüzlerce dürüst akademisyen, haksız soruşturmalarla, iftiralarla, mobbinglerle tasfiye edilirken; örgütle bağlantılı olanlara kapılar ardına kadar açıldı. Makamlar, unvanlar, kritik görevler önlerine serildi. Emekle, alın teriyle, sınavla bir yerlere gelmeye çalışanların önü kesildi.
Ve asıl unutulmaması gereken… FETÖ sadece bir terör örgütü değil, devletin damarlarına sızmış en sinsi ihanet şebekesidir. Onlar için liyakat değil sadakat, bilgi değil biat, hak değil talimat esastır. İşte bu yüzden, geçmişte onlara açılan her kapı, bu ülkenin geleceğinden çalınmış bir kilittir..
Bu kilitleri açanlar da, açılmasına göz yumanlar da gerek yargı, gerekse tarih önünde hesap vermekten kaçamayacaktır.. Unutmayın; gerçeklerin kaderi er ya da geç gün yüzüne çıkmaktır… Gerçek neyse HABER ODUR..Şimdilik sağlıcakla..Takipte kalın.