AK Parti’de Kongre, Temayül ve Sandık Yalanı!
Kongrelerin Ruhunu Kim(ler) Çaldı?
Kongre, bir topluluğun ya da grubun fikir alışverişi, tartışma ve karar alma amacıyla bir araya geldiği toplantılardır. Siyasi partilerde ise kongre, partinin tabanını temsil eden üye veya delegelerin bir araya gelerek parti yöneticilerini, stratejilerini ve politikalarını belirlediği demokratik bir platform olarak tanımlanır. Ancak, AK Parti’de bu kavram giderek anlamını yitiriyor. Çanakkale’de yaşanan oy kayıpları da bu süreçte tabanın iradesine yeterince kulak verilmediğini açıkça ortaya koyuyor. Birden fazla adayın yarışına müsaade edilmeyen kongreler, demokrasi idealinden uzaklaşarak sıradan bir formaliteye dönüşüyor.
Kongre mi, Formalite mi?
Eğer AK Parti, kongreleri demokratik bir şekilde yürütemiyorsa, bu süreçlere neden kongre adı veriliyor? Daha dürüst bir yaklaşımla bu toplantılara “Başkan Tanıtım Toplantısı” veya “Parti Yönetim Stratejisi Duyurusu” denmesi, gerçeğe daha uygun bir ifade olmaz mı? Kongre adı altında demokratik bir yapı varmış gibi görünmek, parti tabanını hayal kırıklığına uğratıyor.
Çanakkale’de Tabanın Mesajı
AK Parti’nin tabanını yok sayan aday belirleme süreçleri, genel ve yerel seçimlerde üzücü sonuçlar doğuruyor. Özellikle Çanakkale’de yaşanan ciddi oy kaybı, tabandan kopuşun çarpıcı bir örneği. Tabanın sesine kulak verilmedikçe bu kayıpların tekrar etmesi ne yazık ki kaçınılmaz.
Temayül Yoklamaları ve Kongreler: Tabanın Sesi Ne Kadar Duyuluyor?
Temayül yoklaması, bir siyasi partinin üyelerinin ve tabanının belirli bir konuda veya aday seçiminde eğilimlerini ölçmek için yapılan oylama sürecidir. Bu süreçte partililer, adaylar arasından tercihlerini belirtir ve böylece parti yönetimi tabanın görüşünü almış olur. Ancak, bu mekanizmanın işlevi, kongre süreçleriyle uyumlu bir şekilde işletilmediğinde, parti içi demokrasiyi güçlendirmek yerine zayıflatabilir. Temayül yoklamalarının sonuçlarının açıklanmadığı ya da farklı şekilde yorumlandığı durumlar, kongrelerdeki şeffaflığı ve demokratik iradeyi zedelemektedir.
Ankara’nın Dayatmaları ve Yöntem Çıkmazı
Sorunun kaynağı, adayların kendileri değil, uygulanan yöntemlerin yanlışlığıdır. Belediye başkanlığı, milletvekilliği, ilçe başkanlığı ya da il başkanlığı için belirlenen isimler, bazen tabanın beklentilerini karşılamasa da, bu durum adayların hatası olarak değerlendirilmemelidir. Asıl sorun, süreçlerin şeffaf ve demokratik bir şekilde yürütülmemesinden kaynaklanmaktadır. Temayül yoklamalarının sonuçları açıklanmadığında ya da tabanın iradesi göz ardı edildiğinde, Ankara’dan belirlenen isimlerin dayatılması, parti içi güveni ve tabanın desteğini zedelemektedir.
Önceki yıllarda temayül yoklamaları, kamuoyu araştırmalarıyla birlikte değerlendirilerek aday belirleme süreçleri daha şeffaf ve tabana dayalı bir şekilde yürütülüyordu. Genel merkez, bu yöntemle hem parti tabanının hem de kamuoyunun görüşlerini dikkate aldığını ifade ederdi. Ancak 2023 genel seçimlerinde ve 2024 yerel seçimlerinde bu mekanizmaların devre dışı bırakıldığı ya da yeterince uygulanmadığı izlenimi oluştu. Temayül yoklamalarının sonuçlarının paylaşılmaması, sandıkların açılmaması ve kamuoyu araştırmalarının yapılmadığı algısı, adayların belirlenmesinde geniş tabanlı bir sürecin değil, belirli bir zümrenin etkili olduğu düşüncesini güçlendirdi. Bu durum, kamuoyunda ve parti tabanında hayal kırıklığına yol açtığı ve karar alma süreçlerine duyulan güvenin zayıfladığına dair güçlü eleştirileri gündeme getirdi.
Sandık Kurulsun, Oylar Sayılsın, İrade Kazansın!
Belediye başkan adaylığı, milletvekilliği adaylığı ve ilçe başkanlığı gibi kritik pozisyonlar için sandık koyularak yapılan temayül yoklamalarında oyların sayılmaması, sandıkların sonucunun doğrudan açıklanmadığı ve Ankara’dan belirlenmiş isimlerin dayatılması, parti tabanının iradesini hiçe sayan bir yaklaşımdır. Bu durum, tabanda büyük bir güvensizlik yaratarak partiye olan inancı zedelemektedir. Ayrıca, kongre süreçlerinde birden fazla adayın yarışmasına izin verilmemesi ve demokratik rekabetin engellenmesi, bu güven kaybını daha da derinleştirmiştir. Parti Tabanının iradesine dayalı şeffaf bir kongre süreci ve sandıkların açık bir şekilde işletilmesi, yalnızca parti tabanının güvenini yeniden tesis etmekle kalmayacak, aynı zamanda partinin demokrasi anlayışını güçlendirecektir.
Dipnot: ORTAK AKIL Kimin Aklı?
Ayrıca Siyasi söylemlerde son günlerde sıkça dile getirilen “ORTAK AKIL” kavramı, parti tabanı ve kamuoyu tarafından sorgulanır hale geldi. Bu “ORTAK AKIL” gerçekten memlekete hizmet için çalışan geniş bir vizyonun adı mı, yoksa sadece dar bir çevrenin kararlarını meşrulaştırmak için kullanılan bir retorik mi? “ORTAK AKIL” tabanın sesine kulak veren bir irade mi, yoksa sadece belirli bir zümrenin çıkarlarına hizmet eden bir mekanizma mı? Parti içindeki birçok kişi, bu kavramın, geçmişte Çanakkale’den Pensilvanya’ya selam gönderenlerin de dahil olduğu küçük bir grubun aklını temsil ettiğini düşünüyor. 2016 öncesinde siyaset arenasında yer alan ve sonrasında görünmez hale gelenlerin bu “ORTAK AKIL” içerisinde olduğu söylentileri de bu sorgulamayı daha da güçlendiriyor. Eğer bu gerçekten bir “ORTAK AKIL” ise, bu akıl kaç kişinin ortak aklıdır? Bu “ORTAK AKIL,” parti tabanını kapsayan geniş bir akıl mı, yoksa sadece bir avuç insanın oluşturduğu dar bir irade mi? Bu sorular, parti tabanında ve kamuoyunda yankılanıyor ve net bir cevap bekliyor.
Süreci dikkatle gözlemlemeye ve analiz etmeye devam edeceğiz. Parti tabanının ve seçmenin taleplerini, sesini ve iradesini yansıtan her gelişmeyi kamuoyuyla paylaşmayı kararlılıkla sürdüreceğiz.